Şili'de geçirdiğim günlerin en büyük sürprizi Valparaiso oldu. 3 saatlik bir araba yolculuğu sonunda ulaştığımız Valparaiso, UNESCO'nun koruma altına aldığı bir masal diyarı. Şili Ulusal Kongresi'nin burada olması nedeni ile çoğu gezgin burayı başkent sanıyor ama öyle değil. Gerçi bana göre Valpariso tam bir kültür başkenti. Kendine özgü mimarisi, arnavut kaldırımlı sokakları, tepe üzerine kurulu şirin mahalleleri ile bu kent benim için zamanda yolculuğun giriş kapısıydı. Kentin kelime anlamını araştırdım, Valpariso "Cennet Vadisi" anlamına geliyor. Bir isim bir kente bu kadar yakışır. Burada yaşayanların hayata tutku ile bağlandığını anlamak hiç zor değil, hepsi karakter sahibi evlerin rengi bile bu yoksul ama neşeli insanların dünyaya bakış şekli hakkında ipuçları verir. Burası 19. yüzyılda Pasifik Okyanusu'nun en önemli iki limanından biri olarak ticaret dünyasına hizmet eden bir liman kenti. Rehberin anlattığına göre San Fransisco ile birlikte Amerika kıtasının en faal limanlarından biriyken Panama kanalının açılması ile önemini kaybetmiş. Bana kalırsa iyi de olmuş çünkü bu denli ticari hareketlilik şehre hakim olan huzur havasını darmadağın ederdi. Dahası çevre illerden gelen göç dalgası yüzünden ortada ne kültür mirası kalırdı, ne de o tarihi evler... Nüfusun artmasıyla da sakin balıkçı kasabası görünümünden uzaklaşırdı bana kalırsa. Valparaiso'da huzur dolu geçen saatlerin bir nedeni de trafik gürültüsünün ve fabrika bacalarının olmaması. Ne de olsa koca şehirde topu topu 300 bin kişi yaşıyor. Buranın kültür başkenti olarak nitelenmesinin en önemli sebebi on dokuzuncu yüzyılın başlarındaki göç hareketi. Avrupa'nın farklı ülkelerinde yeni umutları bavullarına doldurup gelen göçmenler kendi izlerini her yere bırakmışlar. Şili'nin her tarafında her an hissedilen baskın İspanyol etkisi burada kaybolup gitmiş. Almanlar, Fransızlar ve İtalyanlar dünyanın bu uzak köşesinde kendi yaşamlarını yeni yorumlar katarak kurunca ortaya nefes kesen bir karışım çıkmış.
Valparaiso'nun tepelere uzanan daracık sokaklarında yürürken farklı renklere boyanan her evin ayrı bir fotoğraf karesi olduğunu görüyor insan. Hal böyle olunca da kamerayı unutup bu güzeeliklerin arasında kaybolmaya çalışmak daha akıllıca geliyor. Japon turistleri gibi adım başı fotoğraf çekince karşıdaki manzaranın o ana ait güzelliğini tam yaşayamıyoruz. Onun için her köşesi fotoğraflanacak kadar güzel olan coğrafyalarda elimden geldiğince anın tadını çıkarmayı anı toplamaya yeğ tuttum. Kırmızı evin önündeki eşiğe oturup vadiden aşağı uzayan kent manzarasına bakarken masmavi gökyüzünü üzerimde hissetmek daha unutulmaz anıydı benim için. Fakirliğin teneke damlardan hemen anlaşıldığı bu kente hakim huzur havası gelen her gezgini derinden etkiler. Hele o sokakları sahiplenen köpeklerin yaşadığı keyif tariflerin hiçbirine sığamaz. Her evin önünde sğuktan üşümemeleri için ya minder ya da bir gazete kağıdı serili. Hijyen konusunu hayatının merkezine yerleştirmiş bir macera tutkunu iseniz Valparaiso'nun hayalinizdeki rota olmadığını hemen belirtmeliyim. Bir çok göz için sokaklardaki sayısız köpek rahatsız edici olabilir, ben herbirinin kulaklarını okşayarak bu tuhaf kentin tadını doyasıya çıkardım. Tepelere doğru mahallelerin arasından geçerken her biri diğerinden farklı evleri hayranlıkla seyrettim. Mimarinin en estetik hali, ağaç oymacılığının en insani görünümüydü gözüme çarpan herşey. Daracık çıkmaz sokaklara dalıp binbir sürprizle karşılaşınca burayı cennet diye niteleyenlere bir kez daha hak verdim. Her sokakn bir başka güzelliğe, her veranda okyanusun başka bir köşesine açılıyordu. O sessizlikte sokakları arşınlarken kulaklarımda dev okyanus dalgalarının sesinden başka birşey yoktu. Büyülenerek, meraktan büyümüş gözlerime biraz daha ziyafet çekmek için nefes nefese yürüdüm, yürüdüm...
Valpariso çok dik tepelere kurulduğu için ulaşım biraz zor. Ben yürüyerek tırmanmayı tercih edince, bu sayede hem sokak aralarındaki yerel yaşamın arasına katılmış oldum hem de giderek gelişme eğilimi gösteren göbeğime bir dünyanın kaç bucak olduğunu gösterebildim. Böyle yerlerde fırsatı hiç kaçırmadan kendimi spora adıyorum! Bu şehirde ulaşım finüküler aracalığı ile yapılıyor. Her yeni tepe bambaşka bir manzara anlamına geliyor, onun için vakit varsa hepsini gezmek gerekir. Uzaktan bakıldığında bir ressamın renk paletini anımsatan Valpariso'daki renkli evlerin çoğu butik otellere dönüştürülmüş. Evlerin bir çoğu da sanat galerisi olarak kullanılıyor, resim sevenler de bu evlerin içinde sergilenen yağlı boya tabloları nispeten ucuz fiyatlara alabiliyor.
Pablo Neruda'nın Valparioso'da bir evi var, biz oraya gidemedik ama bu kenti "okyanusun sevgilisi" diye andığını öğrendik. Tam da şairce bir düşünce biçimi bu. Yüksek tepelere kurulan Valpariosa'da deniz ve dalga sesi heryerde ve herşeyde zaten. Denizle yaşam o kadar içiçe ki, sevgili olmadan yaşamak ne zor olurdu... Bu şirin liman kentinin hemen yanıbaşında Vina del Mar var. Orası da bir deniz kenti ama tarihi sokaklarının arasında gönüllü kaçışlara imkan veren Val Paraiso ile karşılaştırılamaz. Val Paraiso'da en az bir gece kalıp sabah saatlerinin güzelliğini yaşamak gerekiyor. Grand Hotel Gervasoni, Peurta De Alcala Hotel Valparaiso, Ultramar kentin iyi otelleri, fiyatları da gecelik 80 doları geçmiyor.
Şairin evini ziyaret etmek yerine Okyanusa hakim bir lokantada çok lezzetli bir balık yedik Valparaiso tepelerinden birinde. Bu ülkenin şaraplarını anlatmaya gerek yok biliyorum ama denize nazır bir yerde ızgara balık sipariş ettiyseniz yanında mutlaka bir kadeh kırmızı şarap yudumlayın. Yemeğin sonuna doğru izin isteyip büyülü Valparaiso sokaklarına bir kaçamak daha yaptım. Verandalarına oturup hararetle sohbet eden köylüleri uzaktan izlerken bir anda yanıma doluşan esmer tenli çocuklarla şakalaşırken buldum kendimi. Orada geçirdiğim bir kaç saati uzun yıllar belleğimden silmem mümkün olmayacak, biliyorum. Çocukların dünyaya katıksız saflıkla bakan kara gözlerini, sandalyesinde pipo tüttürürken beyaz köpüklü dalgaları seyreden yaşlı amcayı, bakkaldan aldığı ekmekle eve yürüyen uzun saçlı, yeşil etekli küçük kızı, sonbaharın gelişiyle boş kalan yalnız verandaları ve baharın son demine inat sırtımı sıvazlayan tatlı güneşi... Renkli sokakların dalga seslerine karıştığı o peri masallarının mutlu diyarını unutmayacağım. Hatta bir gün mutlaka tadını daha da çıkarmak için geri döneceğim!..
Şimdilik hoşçakal "okyanusun sevgilisi" Valpariso...
MGCB Legal Betting in New Jersey - JTA Hub
YanıtlaSilThe only place where you can get legal online gambling, at least in 광양 출장안마 the state 오산 출장마사지 of New 광양 출장샵 Jersey. You can also find gambling sites 제주 출장안마 like 광주 출장샵 Borgata