8 Kasım 2010 Pazartesi

FARKLI OLANIN IZINDE




Gezmek lazım Dünyanın bir çok ülkesine seyahat ettim. Benim için seyahat çocukluk fantazilerimin duslerle buluştuğu, istediğim zaman gözlerimi kapatıp dokunarak hissettiğim, istediğimde tüm benligimi zorlayarak hayretten iyice büyümüş gözlerime baktığım her yeni şeyi ikram ettiğim bir ziyafet oldu. Ne zaman bavul toplayıp bir yerlere gitsem içimde tuhaf bir tedirginlik doğar. insanın içini maceraya' bilinmeyene açması zordur. 'Hadi kalk git' diyen rüzgârlar ne kadar sert eserse essin emniyeti tercih eder bir yanımız. Uzaklık duygusu içimize düşünce sıcak evin konforu galip gelir çoğu zaman. Tedirginliğin sert girdabı tuzaklarını kurar işte böyle zamanlarda. Gidip görmek yerine çoğu zaman kalıp okumayı tercih ederiz. Ben 'orada olma' güdüsüyle yaşadım hep. Hiç durmadım, bulutların üzerinde kendimi daha da ozgurlestirdim. Seyahat iyi gelir insana. Baskalastirir. Tıpkı edebiyat gibi seyahatler de insanı daha iyi birer kalp taşımaya zorlar. Farketmeyiz. içimizdeki ses özgürleşmek için bağırıp dursa da onu hep dizginleriz. Uzaklasmayiz.
Amerikalı muhteşem yazar Jack London'un " Call of the Wild / Yabanın Çağrısı" romanında evcillestirilmis köpek Buck baskarakterdir. Roman onun üzerine kuruludur. Buck yaşadığı kentin konforlu ortamından ayrılıp doğanın kucağına getirilince ruhunun özgürlük diye haykıran sesiyle tanışır hayretle. Ormanın derinliklerinden gelen çağrı geceleri onu rahat bırakmaz. Geceleri dikkatle baktığı ormanı merak eder. Önce cesaret edemez ama merak keşfe zorlar onu. Kesfettikce olgunlaşır. Sert esen rüzgara, donduran gece ayazına, her köşe başında onu hazırlıksız yakalayan onca tehlikeye rağmen mutlu bir köpeğe dönüşür Buck. Bütün gün uyuyan miskin köpek yoktur artık. Alaska'nin vahşi doğasında efendidir o. Ruhunun efendisi. Herşey hayalle başlıyor. İlk yolculuğa çıktığımda cebimde sadece beşyüz Dolar vardı. Okyanus ötesine gidiyordum. Tedirgindim. O seyahat hayatımı değiştirdi. Dünyayı başka pencerelerden seyretmeyi öğrendim. Hadi biraz hayal kuralım. Diyelim ki bir ay dilediğiniz yerde tatil yapma hakkınız var. Tüm yılın yorgunluğunu atacağınız tam bir aylık tatil! Sıradan ülkeleri, artık gitmekten sıkıldığınız kentleri boşverin. Robert Frost 'daha az kullanılan yolu seçin' derken haklı bana kalırsa. Farklı olanı yapmak her zaman kolay olmasa da maceralara açtığı kapılarla bambaşka dünyaları kesfettiriyor. Bugün unutulmaz şair Frost'un izinden yürümek geldi içimden.
1. MıSıR'DA TARİHE YOLCULUK
Mısır dünyanın en gizemli yolculukları için ideal. içinizde biraz olsun ındiana Jones'un ruhu yaşıyorsa sakin onu öldürmeyin. Tapınakları inşa edenlerin hayal gücü hala yaşıyor bu topraklarda. Mısır'a adım attığım andan itibaren ruhum büyülü toprakların havasıyla hemen bütünleşiyor. Unutulmaz bir seyahatin ilk adımı başkent Kahire'deki Mena House Oberoi oteli. Montgomery Süite bu otelin en muhteşem odası. Piramitlerin olduğu Giza Platosu'nun hemen yanındaki bu otel bir asır boyunca gezginlerin macera hevesine ev sahipliği yapmış. Manzara büyüleyici. Piramitlerin gölgesindeki bu otelde zaman kavramı bir anda yok oluyor. Kahire'deki Mısır Müzesini gezmeden önce sabahın erken saatlerini fotoğraf çekmeye ayırmak akıllıca. Nedeni basit. Sfenksler en iyi gün doğarken fotograflaniyor. Ben Kahire'yi bir günde bitirdim ama isterseniz uzatabilirsiniz. Nil kıyısında tekne gezintisi insanın tulerini diken diken ediyor benden hatırlatması. Mısır'in en etkileyici yerlerinden biri Siwa Oasis. Burada ekolojik bir otel var. Adrere Amellal, Mısır Çölü'ndeki Berberilerin yaşam sürdüğü alanın tam ortasında. Bölgeyi güzelleştiren küçük göllerin ve su kaynaklarının yarattığı görüntü unutulmaz. Mısır Kraliçesi Kleopatra'nin banyo yaptığı bu kaynakların çevresinde kerpiç evler var. Sekiz katlı bu evlerin çoğu zaman içinde büyük hasar görmüş olsa da başka gizemli hikayeleri fısıldıyor kulaklara. Siwa'dan sonra Aswan'a geçip Sonesta Star Goddess teknesine binerseniz bu ülkenin kalbine yolculuğunuz da başlamıştır artık. 3 gecelik gezinin en heyecan verici durağı Krallar Vadisi. Luxor'da Hotel Al Moudira ve Şarm el Şeyh'te Four Season Resort otelde kalanların pişman olacağını hiç sanmam. Kızıldeniz'in kumsalı o kadar beyaz ki insan sonsuza kadar burada kalmak istiyor. Bana göre Mısır gezisini unutulmaz kılan mekan Kraliçe Nefertiti'nin Kraliceler Vadisi'ndeki mezarı. Burası dar merdivenleri olan çok küçük bir alan. ışıklar aşağı inince yanıyor ve konuşmak kesinlikle yasak ve ziyaretçiler sadece 20 dakika kalabiliyor. Emin olun hayatınızdaki en heyecan verici anlardan birini yaşayacaksınız!
2. YENİ ZELANDA'DA UÇUŞ KEYFİ
Evet biliyorum çok uzak ama artık hayayolu şirketleri o kadar konforlu seyahat imkanı sunuyor ki bir ülkenin uzak olması eskisi kadar yorucu değil. Yeni Zelanda'ya özellikle Dubai aktarmalı seyahatler işi kolaylaştırıyor. Dünyanın en dibindeki Yeni Zelanda'ya en yakın ülke Avustralya. Hal böyle olunca müthiş bir izolasyon duygusu yaşanıyor. Dünyanın en güzel ülkelerinden biri.Vahşi doğanın el değmemiş güzelliği büyüleyici. Yeni Zelanda benim için en heyecan verici destinasyonlardan biri çünkü insan doğanın tartışmasız üstünlüğü var burada. İnsan gözünü rahatsız edecek hiçbirşey yok! Aucland'a indiğinizde biraz yorgunluk hissedeceksiniz tabi ama size güzel bir haberim var. Adalar Köyü'ndaki Cavalli ısland oteldeki villalarda muhteşem bir tatil sizi bekliyor. Otelin özel yatıyla koylarda yaptığımız gezi adetagorsel bir şölen oldu. Koyların güzelliği karşısında insan söyleyecek söz bulamıyor. Yeni Zelanda'da yollar dar ve kavisli. Araba ile keşif tavsiye edilmiyor. ilginç ama gideceğiniz yere helikopterle ulaşmak en doğru seçim. Hem ucuz hem de helikopterle bu muhteşem ülkeyi havadan seyretme ayrıcalığını kazaniyorsunuz. Her yoculuk ayrı bir görsel şölen, adrenalin de çabası! Yeni Zelanda aslında iki adadan oluşan bir ülke. Kuzey ve Güney adası. Maori savaşçıları ile tanışmak öyle kolay değil. Maori köyüne her gelen ziyaretçinin cesaretini ispatlaması gerekiyor. işsiz çalılıklar arasında tam bir köşe kapmaca oynanıyor. Maori savaşçılarının attığı mizraklardan kurtulabilirseniz koyun şefi ile tanışma onuruna erisebilirsiniz. Size benden tüyo: kurulan pusulara basmamak için gözünüzü yerden ayırmadan saklanmaya çalışın! Christchurch'ten Queenstown kentine giderken yine uçmak gerekiyor. Silverpine oteli inanılmaz bir yer. Hemen yanındaki şarap vadisinde gerçek bir şarap ziyafetine hazırlıklı olun. Gibbston Valley şarapları artık tüm dunayada tanınıyor. Uçsuz bucaksız şarap vadilerinde kaybolmanın keyfi hicbirseyde yok!
3. AFRİKA'DA SOYU TUKENENLERİN İZİNDE SAFARİ
Gözlerinizi bir an kapatın. Yer Virunga Dağları'nin etekleri... Uçsuz bucaksız tarlalar, sessizce otlayan vahşi hayvanlar. Gözünüzü bir an çevirin, sağda biraz ileride sık bambu ağaçlarının tüm doğayı gizlediği yağmur ormanları var. Bu ormanlar Afrika duzluklerinin sırlarını örten, gizemli dünyaları sağlam bir kale gibi koruyan doğa harikası. Ormanların içinde bugün sayıları sadece 700 olan dağ gorilleri var. Sayısız köprülerden geçerek ulaştığım bu ormanın içindeki öldürücü sessizliği dinlemek için böyle bir yolculuğa çıkmaya değer! Dev lav katmanları ve volkanik kayaları aşmak da yetmiyor. Çağlayanların üzerindeki incecik köprüleri asmaniz gerek! En küçük bir ses insanın yüreğini ağzına getirmeye yetiyor. Tedirginliğin iyice bilediği heyecan duygusu unutulacak gibi değil. Burası Ruanda. Afrika'da hayvanlar avlanıyor. Özellikle filler tehlikede. Bu bölgelere yapılan ziyaretler bu zavallı hayvanların tek yaşam şansı çünkü bu sayede geler elde edileceğinden yasak avlanmanın önüne geçilebilecek. Kenya'da Ol Donyo Wuas kampı böyle bir amaca hizmet veriyor. Great Plains oteli'nde kalan ziyaretçiler Masai yerlileriyle doğal yaşamı kesfedebiliyor. Atlarla ya da ciple bölgeyi gezerken muazzam tabiatın içinde ruhlarımız temizleniyor. Yine Tanzanya'nin güneyindeki Selous çok özel bir yer. Burada çadırlarda kaldık ama bu çadırların içi son derece lüks ve konforlu. Özellikle geceleri vahşi hayvanların sesini duyarakuyumaya çalışmak çok farklı bir deneyim. Botswana'nin kuzeyindeki 130 bin hektar alana yayılan Selinda bölgesinde 3 ayrı kamp var. En iyisi gölün kenarındaki Zarafa Kampı. Burada yaklaşık dokuz bin fil yaşıyor. Sabah saat beste kalkıp bu filleri seyretmek diyumsuz bir tat yaşatıyor. Bugün bile Teşvikiye'deki evimde her gece yatarken uçsuz bucaksız savanlarda yaşam mücadelesi veren yaban hayvanlarını siluetini düşünmeden uyuyamıyorum...Manzara o kadar çarpıcı!
4. GÜNEY AMERİKA'DA DANS
Güney Amerika insanlarının hayata olumlu bakış açısının her yerde hissedildiği bir kıta. Evet yoksulluk var, evet sorun yumağının içinde bir türlü istikrarı bulamayan ülkelerin mücadelesi can yakıyor. Ne olursa olsun herşeye rağmen burada hayat çok canlı akıyor. Güney Amerika'ya adım attığınız andan itibaren müziğin ritmine kapılmamak imkansız! Brezilya kıtanın can damarı. Kalabalık şehirleri, harika yemekleri ve neşeli insanlarıyla benim vazgecemedigim seyahat destinasyonlarından biri. Sao Paolo ülkenin en büyük kenti ama bana kalırsa burada fazla vakit kaybetmeyin. Unutulmaz tatilin adresi Rio. Tepelerin üzerine kurulan bu kentte gördüğüm manzarayı hayatım boyunca unutamayacağım. Tek kelimeyle enfes! Sonsuzluk duygusunu başka nerede yaşadım bilmiyorum. Copacabana, İpenama, Leblon ve Barra da Tijuca kumsalları güneşi doyasıya hissedeceginiz yerler. Şubat ve Mart ayları karnaval mevsimi ama ben karnaval zamanında Rio tatilinin akıl kârı olmadığını düşünüyorum. Fiyatlar pahalı, otellerde yer yok. Tam bir karmaşa var yılın bu döneminde ama herşeye razıysanız eğlencenin sınırı yok. Sambanin büyülü cazibesi hicbirseyle karşılaştırılamaz. Urca Rio'nun sevimli bir kasabası. Dört katlı evleriyle keyifli tatil için çok uygun bir mekan. Teleferikle ulaşılan Sugarloaf dağları alternatif tatiller için çok ideal. Temiz havası ve olağanüstü şirin otelleriyle ünlü. Dünyanın en geniş tropikal ormanı Tijuca yağmur ormanları gördükten sonra buraya tekrar gelmek isteyeceginize eminim.
Güney Amerika'nin en ilginç ülkelerinden biri de Şili. Başkent Santiago harika bir kent ama benim için Valparaiso bu ülkenin en etkileyici kenti. 3 saatlik bir araba yolculuğu sonunda ulaştığımız Valparaiso, UNESCO'nun koruma altına aldığı bir masal diyarı. Şili Ulusal Kongresi'nin burada olması nedeni ile çoğu gezgin burayı başkent sanıyor ama öyle değil. Gerçi bana göre Valpariso tam bir kültür başkenti. Kendine özgü mimarisi, arnavut kaldırımlı sokakları, tepe üzerine kurulu şirin mahalleleri ile bu kent benim için zamanda yolculuğun giriş kapısıydı. Kentin kelime anlamını araştırdım, Valpariso "Cennet Vadisi" anlamına geliyor. Bir isim bir kente bu kadar yakışır. Burada yaşayanların hayata tutku ile bağlandığını anlamak hiç zor değil, hepsi karakter sahibi evlerin rengi bile bu yoksul ama neşeli insanların dünyaya bakış şekli hakkında ipuçları veriyor.Bu şirin liman kentinin hemen yanıbaşında Vina del Mar var. Orası da bir deniz kenti ama tarihi sokaklarının arasında gönüllü kaçışlara imkan veren Val Paraiso ile karşılaştırılamaz. Val Paraiso'da en az bir gece kalıp sabah saatlerinin güzelliğini yaşamak gerekiyor. Grand Hotel Gervasoni, Peurta De Alçala Hotel Valparaiso, Ultramar kentin iyi otelleri, fiyatları da gecelik 80 doları geçmiyor.
5. UZAKDOĞU'DA SUSHİ KEYFİ
Japonya farklı bir yer. Bilmek gerekiyor. Bu ülkede sıradan bir turist gibi gezenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Japonya'yi gerçekten hissetmek için onu içerden keşfetmek gerekiyor. Bunun için de bol zaman şart. Olsun. Ne de olsa tatil için bir ayımız var. Zaman kalırsa hemen yanıbaşındaki Kore'ye bile gidebiliriz. Japonya'ya kiraz çiçeklerinin açtığı ilkbahar aylarında gidenler bambaşka bir ülkeyle karşılaşıyor. Japonya gezisini unutulmaz kılan bir şey var. Bu ülkede otelde değilde ryokan adı verilen Japon hanlarında kalmak unutulmaz bir seyahatin ilk adımı. Bu hanları işleten aileleri tanımıyorsanız işiniz zor ama tüyo alacağınız birileri varsa keyifli bir tatil garanti demektir. Kyoto ve Nara gibi kentlerde Japonya'nin dingin ve insana huzur veren sakin havası var. Kyoto'daki Tawaraya Ryokan çok eski bir ailenin işlettiği büyüleyici bir mekan. Geleneksel ahşap kuvetlerde banyo yapıp, odaların açıldığı Japon Bahçeleri'nde dinlenmek insanda çok farklı duygular uyandırıyor. Hani ölmeden önce yapılması gerekenlerden.Trenle başkente 3-4 saat uzaktaki bu kentleri keşfetmek büyük keyif. Tokyo gece düzenli bir kent, gece hayatı renkli ve dinamik. Yine de giderek daha fazla batılı görünüme giren uzakdoğu kentlerinin aksine Tokyo'da doğunun kendine özgü mistik havası var. The Peninsula Tokyo oteli öncelikli tavsiyem. Finans bölgesi Marunouchi ve İmparatorluk Sarayı'nin tezat görüntüsü ilginç. Ginza Caddesi'nde alışveriş, Roppongi bölgesinde sabaha kadar müzik ve eğlence var. Tokyo'nun en iyi Sushi Lokantası ise bir bir gökdelenin zemin katında.
6. ALASKA'DA BUZUL MACERASı
Alaska ABD'nin en büyük eyaleti ama nüfusu en az olan eyalet de burası. Alaska, büyüleyici dağ manzaraları, parlak golleri, hareketli buzulları, rengarenk çiçekli çayırları, ormanları ve vahşi hayatı ile dünyada ender bulunan, el değmemiş bölgelerden biri. Tren, otobüs, tekne, kano bisikletle inanılmaz bir doğanın tam ortasindayim. Büyük bir şehir olan Anchorage'den, kuzeydeki küçük Talkeetna maden kasabasına uğrayınca dünyada ne kadar önemsiz olduğumuzu bir kez daha anladım. Her yerde süren yaşam savaşı burada da var. Dostluklar ve güleryüz burada daha da sıcak. Dağları ve golleri ile bu el değmemiş kara parçasında adım atmak uzaya gitmekle eşdeğer bir bakıma. İzolasyon dygusu had safhada. Bir o kadar da güzel. Kahverengi ayıları ile el değmemiş Denali Milli Parkı bugüne kadar gördüğüm en yeşil yer. Güneyde vahşi doğanın içindeki Alyeska Dağı'nda kamp yapmanı keyfi başka nerede bulunabilir? Ya da o harika liman şehri Seward ve görkemli buzulları ve balinaları ile büyüleyici Kenai Fjords Milli Parkı'na uzanan unutulmayacak bir yolculuk bu. Bakmayın siz benim uzaya gitmekle eşdeğer dediğime, bu muhteşem doğaya ulaşmak Frankfurt'dan sadece 9 saat 45 dakikalık bir uçuş mesafesinde. Alaska'nin en önemli tarım alanlarından Matanuska-Susitna Vadisinden geçmek inanılmaz bir deneyim. Üç büyük sıradağ Alaska, Talkeetna ve Chugach Dağları ile çevrili vadide pek çok dağ geçitleri ve altın madenleri var. 500 kişilik nüfusu ile bizi dostça karşılayan Talkeetna halkına sözüm olsun. Birgün mutlaka geri döneceğim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder